Paylaş

blog-header

Tasarımda Tarz Sahibi Olmanın Yükü

Her Şeyden, Bir Şeye

Okullarda veya ajanslarda yetiştiğiniz yer fark etmeksizin, projelerinize şahsi estetiğiniz ve zevkleriniz zamanla yansımaya başlar. Bu yansıma sanatta olduğu gibi, tasarımda da zamanla paralel gider. Birçok metrik zaman içerisinde tasarımcının projelerinde fark edilebilir izler taşır. Tasarım ile sanatı ayırırken kullandığımız birçok soru bu noktada gücünü yitirir. Çünkü tasarımcılar da sanatçılar gibi bir tarz geliştirmeye meyillidir. Bunun doğru olup olmadığını uzun uzun tartışmak mümkün fakat burada daha önemli olan nokta tasarımcının tarzını hangi projelerde veya hayatının hangi döneminde yansıttığıdır.

Biz tasarımcılar okullarda birçok kural ve kalıp ile karşılaşıyoruz. Örneğin iyi bir festival filmi çekmek için öncelikle iyi bir bütçe filmini çekebilecek bilgi birikimine sahip olmak gerekir. Bu sebeple tasarımın temel ilkelerini yok saymadan önce onları öğrenmek ve kalıplara uygun bir tasarım yapabilecek birikime sahip olmak daha doğrudur diyebiliriz. Bu noktada hepimizin aşina olduğu bir örnek olan Picasso ile bu konuyu açıklığa kavuşturabiliriz.

 

tasarımda tarz sahibi olmanın yükü

 

Okul yıllarında kolajlara merak duyan bir tasarımcı öncelikle kendine bir rol model bulmalı, taklit etmeli ve her zaman gözünü beslemelidir. Daha sonrasında da eğer kolajlara sımsıkı sarılırsa kolaj alanında özgün bir tarz benimsemesi kaçınılmaz olacaktır. Bu süreç ajanslarda da böyledir. Hatta kimi ajanslar kolektif olarak bir tarzı öyle bir benimser ki marka, o ajansı sırf o tarzda bir tasarım yaptırmayı amaçladığı için tercih edebilir.

Takip ettiğimiz birçok ünlü tasarımcı tarzını bulmadan önceki arayış dönemlerinde müşterinin isteğine harfiyen uyan işler çıkarmışlardır. Bizim burada örnek alabileceğimiz ilk isim Paula Scher.

Çizgilerden Harflere Yolculuk

Paula, kırk yılı aşkın bir süredir grafik tasarımcı. Popüler kültüre ait birçok markanın tasarım işlerine imzasını atan ve tasarımın başkenti diyebileceğimiz New York’da yaşıyor. Şehrin birçok köşesinde Paula’ya ait bir tasarım görmek mümkün. Ya da onunda içinde bulunduğu Pentagram’a ait tasarımlar şehre yayılmış durumda. Paula’nın en ünlü işlerinden biri The Public Tiyatroları için hazırladığı kurumsal kimlik çalışması. Bu çalışmayla birlikte Paula tarzını pekiştirdi ve önceki işlerinden ayrışmasını sağladı.

 

tasarımda tarz sahibi olmanın yükü

 

Fakat Paula’nın tarzı bu işe ilk başladığı zamanlar böyle değildi. Önceleri daha çok illüstrasyona ilgisi vardı. Hatta bununla ilgili eğitim bile aldı. Daha sonra her gencin o dönemde genç olmayı hayal ettiği dönemlerde, 60-70’ler kuşağında, şansı yaver gitti ve CBS Records’da işe başladı. İşte burada farklı alanlardaki işleri deneyimleme fırsatı elde etti. Hatta belki de kendini bulduğu dönem bu zamanlara denk geldiğinden kimi projesinde karşımıza renkli bir illüstrasyon çıkarken, kimisinde büyük bir fotoğraf ve küçük tipografi çıkıyordu. Ayrıca, Paula hakkında daha çok şey öğrenmek için Netflix’de yayınlanan Soyut Düşünce: Tasarım Sanatı” adlı belgesel dizisine göz atabilirsiniz.

 

tasarımda tarz sahibi olmanın yükü

 

Çözüm Kazandırır

Paula dönem içerisinde biraz da Pentagram ile birlikte tarzını oturtmuş oldu. Ancak dikkat etmemiz gereken nokta daha öncesinde içinde  bulunduğu projeler, gençlik döneminde bir tarzda diretmeden tipografiyle oyun oynaması ve hepsinden mühim olarak müşterinin ihtiyaçlarına öncelik vermesi. Her tasarımcının karşısına böyle zorlu virajlar çıkabilir. Usulca o virajı atlatmak için müşteriyle iletişimin sıkı tutulması esastır. Eğer tarzınızdan ödün vermeyi tercih etmek istemezseniz, saatler süren toplantılara bir o kadar daha eklenir. Projeniz ne olursa olsun eğer kendi tarzınızla bir şeyler üretmeyi tercih ederseniz, üretmekten çok insanlara o fikri kabul ettirmek konusunda sıkıntı yaşarsınız. Bu da tarz sahibi olmanın yüküdür.

Siz de bir ilüstratör olarak yola başlamış olabilirsiniz. Paula gibi yenilikler karşında sessiz kalmayıp cesurca attığınız her çizgi zaman içerisinde birer tipografik postere dönüşebilir. Yolun devamına cebinize tipografi doldurarak ilerleyebilirsiniz. Günümüzde birçok tasarımcı ve marka çağa uygun bir dile evriliyor. Bunu dikkate alarak, özgün tarzınızı çağa uydurmak pek mümkün.  Ancak ‘’İyi tasarım; uzun ömürlüdür.’’sözünü unutmamakta fayda var!

Referanslar

pentagram.com

gmk.org.tr

Merhaba ben Okay Aksu, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünden lisans derecesinde mezun oldum. 2019 yılından bu yana Perfist’te Visual Designer olarak çalışmaktayım. Perfist’te çalışmaya başladığımdan bu yana birçok UX/UI projesinde, reklam kreatif çalışmalarında, sosyal medya tasarımlarında ve kurumsal kimlik tasarımları gibi birçok kreatif alanda işlere imza attım. Günümüzde de birden çok markaya dijital alanda fark yaratması adına çeşitli tasarım çalışmaları yapmayı sürdürmekteyiz.

Perfist Blog

Benzer Yazılar

Diğer Yazılar